27 Kasım 2009 Cuma

yine imam-hatip katsayı meseleleri üzerine...

bu dertten muzdarip biri olarak ve imam-hatip tartışmaları dolayısıyla konu üzerinde epey kafa patlatmış! biri olarak birkaç kelime etmek istiyorum...

ismet berkan'ın verdiği güzel bir örnek var...imam-hatip okuyan bir öğrenci doğal olarak tıp okuyabilir, psikiyatrist olmak isteyebilir ya da torna-tesviye okuyan biri biyoloji okumak isteyebilir...

ben buna katılamıyorum...eğer bir daha hayatın boyunca kullanmayacaksan neden 4 sene torna-tesviye öğrenesin-kullanasın...neden sana tanesi 25-30 bin dolar olan torna makinesi teslim edilip orada sana özel ders verilsin...ya da arapça öğrenip Kuran okumayı öğrenesin...üstelik haftada 30 saat özel hocalarla sana arapça ders verilsin sonra her sene bunların ezberleri, tekrarları ve dinle ilgili bir sürü ayrıntı...bunları doktor olduğun zaman kullanmayacaksan neden milli serveti buraya harcamak zorundayız...doktor olmak istiyorsan doktor ol, imam olmak istiyorsan imam ol. ama doktor imam ya da imam doktor ne kadar olabilirsin...

bu bir koltuğa iki karpuz sığdırmaya benziyor...bu sanki bir hakmış gibi gösteriliyor...ama insanların bu imkanları israf etme hakkı yok...senin yerine torna tesfiye'yi kazanamayan çocuk şimdi düz işçi olacak...sırf sen sonradan biyoloji okumak istediğin için de tornacı bulamıyor A firması...haksız mıyım?...

işin özüne dönelim... bir kere türkiye'de imam-hatipler imam-hatip yetiştirmiyor...çünkü ihtiyacın kat ve kat fazlası okuyor okullarda...bu bir gerçek...peki neden bu kadar çok çocuk olamayacakları bir mesleğin eğitimini almak ihtiyacı duyuyor...çünkü din bilgisini ancak buralarda edineceklerini sanıyorlar...resmi olarak da bu doğru...peki din eğitimi başka şekilde verilemez mi? bence işin çözüm noktalarından biri buradadır...çocuklar din öğrenmek için imam olmak zorunda bırakılmamalıdır...meslek edinmek ayrı birşey...ama mesleği yapmayacaksan imam veya hatip olmak neden gereksin? dindar ol, müslüman ol, tamam...

gelelim diğer meslek lisesi kısımlarına...sormak lazım ismet berkan demiş ya çocuk 13 yaşında bir meslek seçti daha sonra değiştiremeyecek mi diye, onun gibi birşey...biz 17-18 yaşımızda tıp-mühendislik-sınıf öğretmenliği vs seçtiğimiz zaman, üstelik sadece bir sınavla, yeterince doğru karar verebiliyor muyuz? hele üniversite bitip hayatın gerçekleriyle karşılaşınca bizi 17-18 yaşımıza kim döndürecek?...

şunu anlatmaya çalışıyorum...adaletsizlik eğitim sistemimizde, adaletsizlik üniversite giriş sistemimizde, adaletsizlik öğrenciyi hayata-mesleğe yetiştirme sistemimizde...

keşke ben de o torna-tesviye okuyan çocuklar gibi 13-14 yaşında makine başına geçip bu işi yapıp yapmak istemediğimi öğrenebilseydim...yine de akıl başa hep iş işten geçince geliyor...bu örneklerde olduğu gibi...herkes katsayı problemini biliyor, ama okul bitinceye kadar kimse birşey yapmıyor...sonra sınava girince bize katsayı haksızlığı yapılıyor deniyor...

bakın...yapılması gereken bütün okulların meslek lisesi olmasıdır...herkes olmak istediği işi 13-14 yaşında tecrübe edecek, temellerini öğrenecek, irdeleyecek...17-18 yaşına geldiğinde mesleğiyle ilgili kafasında net bir fikir olacak...24-25 yaşında askerliğini yaptıktan sonra, bir iş bulup işe girebilirse, "ya bu işin pratiği ne biçim bişeymiş kardeşim" demeyecek...

düz lise diye birşey olamaz! ne demek düz lise... bu ülkeye daha nice bilgisayarcılar, muhasebeciler, overlokçular, berberler, resepsiyonistler, sekreterler, tamirciler, laborantlar, kalite kontrolcüler gerekli...herkes 4 sene üniversite okuyup, 2 sene ihtisas yapıp, 4 sene doktora yapıp sonra intel'in ar-ge laboratuarlarında şef olmak zorunda değil...

neden üniversite okumak gerekir? devlet memuru olup 9-17 evrak işi yapıp ayda bir maaş almak için mi? bir fark yaratacaksanız üniversite okumanız gerekir...ve o farkı yaratabilmek için sadece üniversite sınavında aynı katsayıya sahip olmak yetmez...ana okulundan itibaren, hatta annenizin kucağından başlayarak, tüm eğitiminiz sizi ileriye gitmeye programladığında bu farkı yaratabilirsiniz...

failünleri ezberleyerek edebiyat öğretilen bir eğitim sistemiyle, savaşların yapıldığı yılları ezberleterek tarih öğreten bir eğitim sistemiyle, soru çözmek yerine logaritma tablosu ezberleterek matematik öğreten bir eğitim sistemiyle, düşünmeyi değil ezberlemeyi tek öğrenme yolu kabul eden bir eğitim sistemiyle fark yaratamazsınız...sonra "benim katsayım düşük ondan kazanamadım" diye hayıflanır birileri...fark yaratacaksan zaten katsayıya ihtiyaç duymazsın...

son olarak özetleyeyim...bırakın katsayıyla uğraşıp tribünlere oynamayı, 3-5 seneliğine başkalarına haksızlık yapmayı...gelin en başından eğitim sistemimizdeki problemi, kendi elimizle kararttığımız geleceğimizi çözelim...eğitimli eğitimci, öğretmeyi bilen öğretmen ve öğrenmeyi öğrenen öğrenciler yetiştirelim...

bence eğitimin bir tek amacı olmalı öğrenciye öğrenmeyi öğretmek(artık bilgi o kadar arttı ki gereken herşeyi öğretmek zaten mümkün değil)...öğrenmeyi öğrendikten sonra zaten o kendisine gerekeni ve sizin verdiğinizi bulur-alır...ama öğrenmeyi bilmiyorsa kafasına vura vura belletirsiniz herşeyi...iki gün sonra da hepsi unutulur, gider...

Hiç yorum yok: