12 Haziran 2010 Cumartesi

türban meselesi...

ahmet hakan'ın programında türkiye gazetsi temsilcisi kılıçdaroğlu'na soruyor: "madem her inanca saygılı ve eşit mesafedesiniz ben türbanımla okumak istiyorum diyen insanların derdini çözmek zorundasınız"

bazı şeyleri birbirine karıştırmakta neden ısrar ediliyor?neden elma denip armut isteniyor?

bir inanç sorunu varsa, de ki kardeşim ben şu ibadetimi yapamıyorum ya da de ki ben camiye gidemiyorum, beni camiye almıyorlar, kendi ibadet yerimi açamıyorum...hayır, böyle bir problem yok (ki bana sorarsanız, türkiye inanç açısından dünyanın en özgür ülkesidir)

kimse türban takmayın demiyor, kimse camiye gitmeyin, namaz kılmayın demiyor...

bu inanç meselesi değil, bu eğitim meselesi...bu kural meselesi, bu eşitlik meselesi...bir kural var ve bu kural senin için de geçerli...o halde kurala uyacaksın..."kurallar değiştirilebilir" o zaman kuralı değiştirelim...yazalım, isteyen istediği kıyafetle gelebilir...yani birisi derse mayoyla girerse de normal, türbanla girerse de...ya, biri benim inancım gereği çıplak olmam gerekiyor derse...peki bir gün aşırı bir meksikalı, filipinli sırtında koca bir haçla okula gelirse...adamın inancı böyle...

ee, sonra okulda eğitim mi yapacağız yoksa inançları mı yarıştıracağız...sonra promosyona da geçer bunlar...2 rekat namaz kılana 100 dolar...3 günah çıkarana 200 dolar falan...

inanç meselesi demek yanlış bir kere...ne yani senin inancın benim inancım meselesi mi var burada...ben inançsızım mı demek istiyorsun bana...ne yani sen türban takınca daha inançlı oluyorsunda ben takmayınca inançsız mı oluyorum...

madem örtünmek bu kadar gerekli, inanç gereği, o türbana çok meraklı erkekler kendileri niye takmıyor türbanı...erkek türbanları da var...kavuk gibi, hintlilerin taktıkları türbanlar gibi...onlar da taksınlar...sünnettir, cübbe de giysinler, sakal da bıraksınlar...onalra gerek yok kadınlar taksınlar örtünsünler yeter...işlerine öyle geliyor çünkü...bütün günahların kaynağı kadınlar olduğu için onu örtmeye uğraşıyorlar...

kadınları örtmekle problem çözülmüyor bir kere...çarşafın içindeki kadının gözlerini görüp tahrik olan adamlar var bu ülkede...hem çarşaf bile rüzgarla yağmurla çok feci sonuçlar verebiliyor...bence erkekleri kör edelim, böylece kadınları giydirmek derdinden de kutuluruz...yok rüzgar esti açıldı, yok kenarından saçının teli göründü derdi de kalmaz...kökten çözüm...

neden kadın olarak yaratıldılar diye onlar örtünmek zorunda ki...yanlışınız var, erkek olarak yaratıldıklarından erkeklerin gözlerini kapamaları gerekiyor...kapamayanın gözlerini dağlayalım olsun bitsin...yok gördüm tahrik oldum, yok abdestim bozuldu...böyle oldu mu dert tasa kalmaz...vay, yan baktın; vay, benim karıda gözün var derdi de kalmaz böylelikle...bu nasıl bir çözüm?...

şunu söylemeye çalışıyorum, mesele inanç meselesi değildir...bir türbanla inançlı olunamayacağı gibi bir türbnala inançsız da olunamaz...derdi okumak olan insan hem inancının gereğini hem okulunun gereğini de yapmanın yolunu bulur...bunu yapanlar da var...

mesele ayrıcalık almaktır...mesele kendi kuralı koymak isteğidir...eski düzeni-kuralları yıkmak kendi düzenini-kuralını koymaktır...işin özü budur...

hemen birileri, çoğunlukla liberal takımı, efendim kılık kıyafetin ne önemi var, ne takıyorsunuz bunu bu kadar diyorlar...ben de aynı şeyi söylüyorum...mesele, "kılık kıyafetin ne önemi var canım" meselesiyse giymeyin efendim...şunun şurasında kılık kıyafetin ne önemi var..bir iki kumaş parçası...

türban türkiyede bir maşa olarak kullanılıyor, bir zihniyetin başka bir zihniyeti alt etme çabasında kullanılan bir maşadır, bir silahtır türban...ve inandığını sanan pek çok genç kız ve insanımız kullanılmaktadır...

insanlar okumak istiyorlarsa okusunlar...camiye gitmek istiyorlarsa da camiye gitsinler...ama ben camide tıp eğitimi almak istiyorum demekle ben türbanla okumak istiyorum demek arasında da pek fark göremiyorum...

ben opera izlemek istiyorum, ama bana müsade etmiyorlar...ee, mayoyla-şambrelle opera salonuna gelirsen seni içeri almazlar...bu işin bazı kuralları var...kafanda 2 metrelik bir şapkayla salona girersen de olmaz...sen kendine neden sana ayrıcalık yapılması gerektiğini düşünüyorsun..."benim inancım böyle"...

mesele de burada belki...senin inancın 1970'de başladı, farkında mısın? neden 1970'den önce türban diye birşey yoktu? neden anneannelerimiz, babaannelerimiz türban takmıyordu? neden türk geleneğindeki başörtüsü sizin inancınız gereği türban oldu?

işte başbakanın meşhur sözüne geliyoruz burada..."velev ki semboldür"...

türban bir semboldür ve laik demokratik türk cumhuriyetinin temel taşlarına yapılan saldırının bayrağı olarak kullanılmaktadır...bu kadar açık...

7 Haziran 2010 Pazartesi

sayın başbakan internet gazetelerindeki yorumlardan yakınıyor...

ilgili haber...

sorsan kendisi en demokratik lider ama işte böyle kimse birşey yazmasın istiyor...hemen kalıplara da koymuş, üniversite gençliği, belirli zümreler diye...açıp baksın facebookta herkesin yaşı,başı,eğitimi belli...hangi partinin, hangi görüşün insanları, neler yazıyor...ama başbakana sorarsanız onun sözünü dinlemeyen, ona muhalefet eden belirli bir kesimin susturulmasından ve boyun eğmesinden başka birşey istemiyor...sadece kendisi konuşsun, sadece onun fikirleri onaylansın, kimse karşı çıkmasın, kimse farklı birşey istemesin istiyor...ee, nerede kaldı o zaman demokrasi, çok seslilik, özgürlük? hakaretler vs.her tarafı sarmış durumda ama bunun sebebi birilerinin sayın başbakana hakaret etme isteği değil ülkenin genel eğitim, kültür ve terbiye seviyesi (ya da seviyesizliği)...sadece farklı gazetelerin yorumlarını okuyarak bile okuyucu tiplerindeki değişimi-dağılımı-seviyeyi rahatlıkla görebilirsiniz... sayın başbakan bundan rahatsızmış gibi bahsediyor ama asıl istediği ve yapmaya çalıştığı türkiye bu...sadece kendisine karşı olanlardan rahatsızlık duyuyor...yoksa kendi görüşünde olanların istedikleri gibi hakaret etme, iftira atma, iddia uydurmalarından son derece memnun görünüyor...

1 Haziran 2010 Salı

gazze'ye yardım gemilerine yapılan saldırı...

israilin hatalarından herkes bahsediyor...peki türk gemilerinde yapılan hatalar... bence işin bu noktaya gelmesinde türk gemilerinde yapılan hatalarında etkisi var...israilin hareketini mazur görmek için söylemiyorum, bu ölümler bir vahşettir ve o insanlara yazık olmuştur...ama söylemek istediğim barışçıl amaçlarla gidenlerin bunun için yeterli çaba gösterip göstermediği... mesela gemiye atlayan askerlerin üstüne gitmeye, silahlarını alıp karşılık vermeye gerek var mıydı? aklıma adını hatırlayamadığım eski bir film geliyor, silahların namlusuna çiçekler koyuyordu barış güçleri...bence burada hata yapıldı...israil bir düşman olarak görüldü, gemidekilerin tek düşüncesi cani israilin zalim kuşatmasını kırmaktı...gazzenin fethi için gidiliyordu sanki....neyse olan oldu...benim şimdi aklımda buna verilebilecek en iyi tepki ne olabilir, o var...savaş açacak halimiz yok...donanmayı gönderip taciz de edemeyiz...bana sorarsanız yapılabilecek tek şey var...bunun gibi bir filo daha oluşturmak, hatta daha fazlasını...içine bu sefer daha fazla insan doldurmak lazım...üstlerine de ihram giymeliler, kefenimizi aldık geldik diye bütün dünyaya reklam edilmeli çünkü...sıkıysa israil bir daha saldırsın...israil sularına yaklaşılınca da israil gemilerine çiçekler atılsın, askerler müdahale ederse de sadece çiçekle karşılık verilsin...silahlar, sopalar konuşmasın...belki onlar da o zaman insafa gelirler...ben şunu gördüm tüm hayatımda, saldırgan birine saldırgan tavır gösterirsen mutlaka kavga çıkar...ama saldırgan birine tam tersi şekilde tamamen sakin davranırsan ilk önce büyük bir şaşkınlık yaşar ondan sonra da istediğin gibi onu yönlendirebilirsin...israil hiçbir zaman düzelecek gibi görünmüyor ama belki böyle yapılsaydı, daha sakin bir yaklaşımla, oraya gazzeyi fethetmeye değilde gazzeye teslim olmaya gidilseydi belki yardımlar yerine ulaşabilirdi diye düşünüyorum...